27 Kasım 2012 Salı

FOTOKOPİ MAKİNESİ MR ÇEKER Mİ?






      TBWA\İstanbul’un Anadolu Sigorta için hazırladığı, MR, tomografi gibi yüksek tanıları da kapsayan “Sağlıkta Fırsat Poliçesi” reklam kampanyası yaklaşık 2 haftadır yayında. İki filmden oluşan kampanyada, MR’ı ve tomografiyi ucuza getirmeye çalışan insanların komik hikayeleri anlatılıyor.


      Tv ayağı 2 reklam filminden oluşan kampanyanın bir filminde, parası yetmediği için MR çektiremeyen bir adam bu işi ucuz yollu bir şekilde halletmenin yolunu sahafta kafasının fotokopisini çektirmekte buluyor.

      İkinci filmde ise aynı sorundan muzdarip bir başka adam, farklı bir çözümle karşımıza çıkıyor. Havaalanı'nda X Ray cihazını görünce ampül yanıyor kafasında! Kim demiş X Ray cihazında tomogrofi çekilmez diye? Arka cepteki çakmağı bile gören cihaz hastalığı mı teşhis edemeyecek?..

     Yönetmenliğini Autonomy’den Uygar Kutlu’nun yaptığı reklam filmlerinin ilki Kadıköy Moda Sineması Pasajı’ında eski bir sahafta, ikincisi ise Sabiha Gökçen Havaalanı’ında iki günde çekilmiş.

     Kampanya, hastalıktan çok MR’dan korkan bir adamı anlatan radyo spotunun yanı sıra basında da yer alıyor.

     Şu anda sağlık poliçelerinde en önemli sorun; kapsanmayan tanı testleri. Bu tanı testleri de oldukça pahalı. Herkesin yaptırmaya imkanı yok. Ama bir sigorta şirketi biz bu testleri de kapsıyoruz derse, işler değişir. Böyle düşününce reklam stratejisinin ne kadar doğru olduğunu anlıyoruz.

     Ben bu kampanyaya bayıldım. Ne eksik ne fazla; mükemmel iş. Kıskandığım işler arasında sağlam bir yer edindi...
















21 Kasım 2012 Çarşamba

ÜLKER'İN KOMİLİ İLE İMTİHANI





            Komili'nin öyküsü 1878 yılında Midilli adasında başlamış. O yıllarda ada Osmanlı toprağı. Komi'li Hasan, Midilli adasında sabun ve zeytinyağı üreterek geçimini sağlamaktaymış. Aile, Lozan Anlaşmasından sonra Ayvalık'a göç etmiş ve Komili'nin öylüsü burada devam etmiş.

            Marka kavramının daha sözkonusu bile olmadığı o yıllarda, "kalitesiz ürünle tüketiciyi bir kez kendini ebediyen kandırırsın" diyerek yola çıkan Komi'li Hasan kuşaklar boyu sürecek çok sağlam bir marka yaratmış.


            Komili’yi hepimiz zeytinyağı markası olarak biliriz. Ancak Komili, 1995 yılında Unilever tarafından satın alındığından beri sabun, şampuan gibi farklı ürün gamlarında sahneye çıkmaya başladı. 2008 yılında Unilever, Komili’yi satmaya karar verdiğinde, Anadolu Grubu ve Ülker satın almak için büyük bir yarışa girdi. Kazanan Anadolu Grubu oldu. Fakat çok süre geçmeden Ülker Grubu az da olsa istediğini aldı. Yapılan anlaşmaya göre Komili zeytinyağı Anadolu grubunda kalacak, fakat diğer bütün ürünlerin hakkı Ülker Grubuna geçecekti. 


            Ülker, bir süredir Komili markasını parlatmak için çaba sarf ediyor. İşin iletişim çalışmaları kısmı eksik kalsa da Ar-Ge konusunda bir hayli çalışkanlar. Ülker Grubuna ait Komili ürünleri: Şampuanlar, duş jelleri, sıvı sabunlar, katı sabunlar, bebek ürünleri, çocuk ürünleri, kağıttan mamül havlular, peçeteler, tuvalet kağıtları ve mendiller... Ürün yelpazesini geniş tutmak Ülker Grubunun alameti-farikası ancak tüketicinin kafası karışık. O hala Komili’yi zeytinyağı olarak biliyor ve öyle kullanıyor. Komili tuvalet kağıdını görünce “nasıl yani zeytinyağlı tuvalet kağıdı mı olur?” diye düşünüyor. Şampuan ve duş jeli zeytinyağlı olmak kaydıyla bir şekilde kabul edilebilir (kaldı ki zeytinyağlı olmayan bir sürü çeşitleri var.) fakat diğer ürünler biraz zorlama sanki.

            Böyle bir ürün genişlemesi bana çok mantıklı gelmiyor. Ancak tahmin ediyorum ki, Ülker Grubu bunlarla sınırlı kalmayacak. Daha da ötesi, Anadolu Grubu "benim marka imajıma zarar verecek kadar genişleyemezsin" şeklinde bir tepki de vermeyecek. Komili markası iyice sündürülecek.

            Bu durum zekice dizayn edilmiş bir reklam kampanyasıyla tabi ki tolare edilip, tüketicinin gözünde mantıklı bir noktaya çekilebilir. Ülker Grubunun böyle bir planı olup olmadığını bilmiyorum ama olması gerekli.

            Bütün bu yorumları, satış rakamlarını bilmeden yaptığımı belirtmeliyim. Belki de, satışlar çok iyi. Ülker grubunun raflarda öyle sarsılmaz bir krallığı var ki, bu çok büyük bir avantaj. İsterse ürününü tüketicinin gözüne gözüne sokabilir, fiyat kırarak insanları alıştırabilir vs. Belki de bunları yapıyor veya planlıyorlar. Kim bilir...








        




9 Kasım 2012 Cuma

UCUBE ASLAN'I KURTARMA ÇALIŞMALARI




         Ülkemizin, saygın ve simge bankalarından Oyak Bank 2007 yılında Hollondalı ING Bank'a satıldığında bu durum  ekonomi ve siyaset çevrelerinde epey bir tartışılmıştı. ING Bank tabi ki bilinmeyen bir marka değil. 50'den fazla ülkede faaliyet gösteren bir finans grubu. Benelux pazarında birinci sıradalar. Dünyadaki en büyük 20 finans grubu arasında kendilerine yer buluyorlar. Ayrıca dünyada en bilinen markalar sıralamasında ilk 100'deler. Global sloganları: Doing well by doing right. Hatırlayalım Oyak Bank'ın da sloganı şuydu "İyiler mutlaka kazanır." Bu açıdan da bir uygunluk söz konusuydu.

         Tabi ki bizler için önemli olan ING Bank'ın yaptığı ve yapacağı iletişim çalışmaları. ING Bank ilk olarak Bir Kadın Bir Erkek dizisinden tanıdığımız Emre Karayel ve Demet Evgar ile çıktı karşımıza. İkilinin dizideki karakterleriyle rol aldığı reklamlar için sadece 'tebessüm ettirdi' deyip geçebiliriz. ING bu kampanyadan beklediği performansı elde edememiş olacak ki bambaşka bir yöne doğru gitti. Logolarındaki aslanı canlandırmak, bu aslanı reklam kampanyasının esas figürü haline getirmeyi tercih ettiler. Aslında çok zekice. Baştan beri yapmaları gereken de buydu bana kalırsa. Logosunda kraliyet aslanı gibi asil bir hayvanı barındıran kaç tane marka var ki dünyada. Gel gelelim, yaratılan aslan bir garip. 2.5 metre uzunluğunda, turuncu, hayatımda gördüğüm en korkunç aslan. Bariz bir kafa anomalisi var, ürkütücü bakışları, anlaşılmaz mimikleri var. Bu aslanın yaratıcı fikri Ultrarpm reklam ajansı tarafından geliştirilmiş. Tasarımı Portekiz'li sanatçı Jose Alves da Silva imzasını taşıyor. Karakterin 3D üretimi ise Hollywood yapımlarına karakterler üreten, İsveçli dünyaca ünlü Effect Studio tarafından animatronics tekniği ile altı haftada gerçekleştirilmiş. Ne para vermişlerdir bunun için!






         Açık hava ilanlarında bir hayli dezavantajı var. Yolda yürürken aniden karşıma böyle maymun irisi bir aslan çıkması pek de hoşuma gitmiyor doğrusu. Reklam filmlerinde belki bu açıkları kapatırlar diye düşünürken bir kaç ay önce ilk film çıktı karşımıza. Aslan garip, film daha da garip. Evin babasına sapıkça notlar bırakan, sadece çocuklar tarafından görülen, konuşmayan ama dans eden bir yaratık vardı filmde. Çok tepki aldıklarını tahmin ediyorum. O yüzden geçtiğimiz hafta yayınladıkları yeni reklamda gördük ki, aslanı biraz düzeltmeye çalışmışlar. Yeni aslanın göz anomalisi, iğrenç sarı dişleri ve keskin tırnakları yok. Yüzünde daha sakin bir ifade var. Hafif bir gülümse ve babacan bir ses eklenmiş. Ama tüm bunlar bile durumu kurtarmaya yetmemiş kanaatimce. Bir de reklamda Acun Ilıcalı var. Acun, daha bir kaç ay önce "Halden anlamak" temalı Vakıfbank reklamında oynamamış mıydı? Demek ki ya Vakıfbank Acun'un halinden anlamamış, ya da Acun Vakıfbank'ın!






         Sonuç olarak, naçizane fikrim bunun başarısız bir kampanya olduğu. Artık ajans prestiji için daha çok kafa patlatacak belli ki. Ancak bence bu ölü doğmuş bir kampanya. Daha fazla ısrar etmek ajansa emek, markaya para kaybettirmekten başka hiç bir işe yaramaz.

         Not: Bu aslan'ın bir de Avustralya versiyonu var. Aman aman. Bizimkinden korkunç. Onu görünce bizimkisi gözüme sevimli gelmeye başladı.






4 Kasım 2012 Pazar

İŞ BANKASI BALTAYI TAŞA VURDU



         Reklamda her şeyin mübah olmadığını düşündüğüm için bazı reklamlar beni oldukça rahatsız ediyor. Son günlerde yayında olan ve beni oldukça rahatsız eden bir örnek böyle bir şeyi hiç beklemeyeceğim bir marka olan Anadolu Hayat Emekliliğe ait. TBWA İstanbul tarafından yaratılan reklam bir Anaokulunda geçmekte. Sahnedeki öğretmen "Sayın veliler, şimdi de Anaokulumuzun meslekler geçidi" diyerek sahneyi çocuklara bırakıyor. Mikrofonun başına ilk olarak doktor önlüğü giymiş bir kız çocuğu geliyor ve "Büyüyünce ben doktor olacağım. Hastalarıma bakacağım" diyor. Arkasından astronot kıyafetiyle gelen erkek çocuk "Ben astronot olacağım. Uzaya çıkacağım" diyor. Ardından kucağında bebekle tam bir ev hanımı kılığına bürünmüş kız çocuğu "Ben anne olacağım. Çocuklarıma bakacağım" diyor. Hemen ardından mikrofonun başına gelen havalı erkek çocuk ise elleri cebinde rahat bir tavırla "Ben büyüyünce emekli olacağım. İşe gitmeden para kazanacağım. Keyfime bakacağım." diyor. Çok matah bir şey söylemiş gibi de bütün veliler onu ayakta alkışlıyor. Reklam bitti sanırken, "ev hanımlığı" idealindeki kız çocuğu tekrar sahneye atılıp "Ev hanımları da emekli olabilir bir kere. Ben de emekli olacağım" diyerek son tüyü dikiyor!

         Şimdi bazı rakamlar vermek istiyorum. Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) 2012 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre Türkiye 135 ülke arasında 124. sırada. İçinde bulunduğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında ise sonuncu durumda. Aynı raporun "kadınların ekonomik hayata katılımı ve fırsat eşitliği" başlığında ise 129. sırada yer alıyoruz. Kadınları eğitime erişimi sıralamasında ise 108. sıradayız. Son olarak kadınları siyasi hayata katılımında 98. sırada yer buluyoruz.

         Yukarıda belirttiği rakamlar üzerine uzun uzadıya yorum yapmak bu blog'un konusu değil. Ancak sadece bu rakamları vermek dahi derdimi anlatmama yetiyor diye düşünüyorum. Kadınların iş hayatına katılım oranının bu kadar düşük olduğu bir ülkede bir kız çocuğunun hayalini ev hanımlığı olarak göstermek, bu reklamı izleyen yaşıtlarına bunun güzel bir şey olduğu imajını vermek, Atatürk'ün kurduğu İş Bankası'nın bir kuruluşu olan Anadolu Hayat Emekliliğe yakışıyor mu? Üstelik Atatürk'ün en büyük hedeflerinden biri kadınlarımızın tıpkı muasır medeniyetlerdeki gibi sosyal ve ekonomik hayatın içinde en az erkekler kadar rol almasını sağlamak olduğu halde... Erkek çocuğun en büyük idealinin de işe gitmeden para kazanacağı bir hayat olması da cabası. Tembelliğe övgü, ülke olarak ihtiyaç duyduğumuz şeyler sıralamasında nerededir acaba?!

         "Alt tarafı bir reklam amma abartmışsın be kardeşim" diyenlere saygı duyarım. Fakat, ülkesinin geleceğinden kaygılı bir birey olarak, "iş hayatına katılmayan kadın ve işe gitmeden para kazanan erkek" imgesinin daha dimağları taptaze olan çocuklarımızın bilinçaltına yerleşmesine bile tahammülüm yok!


















REKLAMIN KÜNYESİ
Reklamveren: Anadolu Hayat Emeklilik
Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL
Kreatif Direktör: Emre Kaplan
Yaratıcı Ekip: Kerim Gürsel, Şükran Genç, Doğu Göcük
Marka Grubu Ajans Başkan Yardımcısı: Burcu Özdemir Kayımtu
Marka Direktörü: Güler Balta
Marka Yöneticisi: Denizhan Çakıl
Marka Temsilcisi: Yunus Emre Kayaalp
Stratejik Planlama Ajans Başkan Yardımcısı: Toygun Yılmazer
Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik
Stratejik Planlama: Nisan Danışman
Ajans Prodüktörü: Ceyda Kayaçetin Schulte
Prodüksiyon Şirketi: Depo Film
Yönetmen: İlkay Kopan
Post Prodüksiyon: İmaj
Müzik: Ömer Ahunbay
Kullanılan Mecralar: Televizyon, basın, radyo, internet