15 Haziran 2013 Cumartesi

MARKALARIN GEZİYLE İMTİHANI



         Gezi Parkı direnişi ağaçları koruma amacıyla başlayan bir eylem olmanın çok ötesine geçmiş durumda. İktidara karşı gelişen tepkinin bir aracı haline gelmesi direnişin çok farklı bir boyuta taşındığının kanıtı. Bu durum çok değişik yan olgular da üretmekte. Bunlardan biri de direniş-iktidar çarpışmasının markalara yansıması… İşte o yansımalardan bazıları:

         NTV: Olayların en şiddetli yaşandığı ilk günlerde neredeyse hiç yayın yapmayan ana akım medyanın bayrak taşıyanı konumundaydı. Kendisinden kat be kat yandaş yayın yapan Habertürk’ten bile daha fazla tepki çekmesinin nedeni NTV’yi Türkiye’nin en kaliteli haber kanalı olmaktan çıkaran hükümet yanlısı yayınları hiç kuşkusuz. Kanalın önünde toplanan binlerce beyaz yakalı eylemci ellerinde “Oğuz AKsever” gibi pankartlarla eylem yaptılar. Doğuş Yayın Grubu CEO’su Cem Aydın hata yaptıklarını kabul etti ama bu onu tatmin etmemiş olacak ki sonunda istifa etti. Geçtiğimiz gün BBC yayınını sansürleyen NTV gerekli cevabı bu kez halktan değil ortağı BBC’den aldı: “Ortaklık askıya alınmıştır.”


         CNN TÜRK: İstanbul’un orta yerinde adeta kıyamet koparken penguen belgeseli yayınlaması çok tepki çekti. Öyle ki bir CNN International muhabiri bu yüzden utandığını belirten bir tweet attı. Sosyal medyada CNN International’ın CNN TURK ile olan ortaklığını bitirmesi yönünde imza kampanyaları oluşturuldu. Sonradan bu durum çok tatlı bir mizah unsuruna dönüştü dönüşmesine ama CNN International’ın Christian Amanpour ile saatlerce yaptığı yayınlar da düşünülürse bu olay CNN TURK tarihine bir kara leke olarak geçecek.

         Garanti Bankası: Ferit Şahenk’in amiral gemisi de eleştirilerden nasibini büyük ölçüde aldı. Bir çok insan bankadan parasını çekmeye ve kartını iptal etmeye başladı. Bankanın borsadaki hissesi düştü. Bunun üzerine kendini protestocuların ortasına atan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Ben de çapulcuyum” demek zorunda kaldı. Bu cümle belki çapulcuları biraz yatıştırdı ama Başbakan’ı çok kızdırdı. Başbakan Erdoğan Pursaklar mitinginde açık açık Garanti Bankasını hedef aldı ve “Devlet bankaları varken paranızı özel bankalara yatırmayın” dedi.

         Koç Grubu: Olayların başladığı ilk günlerde Koç Üniversitesi Rektörü Umran S. İnan’ın öğrencilere attığı mail Başbakan’ı küplere bindirdi. Fatih Altaylı’nın konuğu olduğu Teke Tek programında bu mail’den bahseden Erdoğan, Koç Üniversitesi Kampüsü yapılırken kesilen ağaçlara da değinerek, “Şu an onlar bizim kiracımız. Durumu bir daha değerlendireceğiz” dedi. Sadece Koç Üniversitesi değil Taksim çatışmalarında yaralılara kapılarını açan Divan Oteli de kızdırmıştı belli ki Başbakan’ı. Koç Grubuna ait olan bu otel yaralılara yaptığı yardımlar sonrasında artık bazılarının gözünde 5 yıldızlı değil ay yıldızlı!

         Starbucks: Önce Bebek şubelerindeki gizli kamera skandalı şimdi de Gezi direnişinde yaralananlara kapılarını açmayan İstiklal Şubesi. Onlar için gerçekten çok talihsiz bir dönem yaşanıyor. Starbucks bardağını artık gazete kağıdına sararak içenler varmış duyduğuma göre!

         Nusret: Garibim belli ki sadece etiyle gündeme gelmek istiyor ama ortağı Ferit Şahenk buna mani oluyor! Yine de süreç boyunca en tatlı protesto Etiler’den komşusu TBWA/İstanbul tarafından Nusret’e yapıldı. Kapısında mangal yakıldı ve “Mangala gel Ferit” sloganları atıldı. Ayrıca bkz: #direnantrikot

         TTNET: Olayların en sıcak günlerinde interneti yavaşlatmaları var olan imajının üzerine tüy dikti!

         Kızılkayalar: Taksim’in en bilinen ticari işletmelerinden olan Kızılkayalar Hamburger’in ortaklarından olan Servet Kızılkaya’nın sosyal medyada gezi direnişini eleştiren mesajlar yayınlaması kendi başını yaktı. Koca koca markaların yapamadığı kadar sağduyulu bir kriz iletişimi gerçekleştiren Kızılkayalar yaptığı basın açıklamasıyla özür dileyerek derhal bu duruma sebep olan Servet Kızılkaya’yı ortaklıktan çıkardıklarını açıkladı.

         Örnekler çoğaltılabilir. İşin özü, gezi direnişi tıpkı iktidar gibi markaları da hazırlıksız yakaladı. Bir çoğu krizi iyi yönetemedi. Kısa vadede az veya çok yara aldılar ancak onları asıl bekleyen tehlike orta ve uzun vadede alacakları yaralar. İktidar ile müşteri kitlesinin arasında sıkışmak herhalde bir markanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biridir. Anlaşılan yakın gelecekte bizim PR’cılara çok iş düşecek.

6 Haziran 2013 Perşembe

#direnantrikot


         Toplum olarak inanılmaz günlerden geçiyoruz. Gezi Parkı direnişi, bir günde tüm yurda yayılan haklı bir eylem olarak tarihe geçecek. Direnişin başladığı günden itibaren olayları görmezden gelen ana akım medya kim ne derse desin bu işten çok zararlı çıkacak. Polisin şafak operasyonuyla Gezi parkını basıp, çadırları yakarak, insanlara biber gazı sıkmasının ardından tüm yurda dalga dalga yayılan direniş hareketini ana akım medya görmezden geldi. Hem de ne görmezden gelmek. İstanbul’un göbeğinde son yılların en büyük çatışması yaşanırken bizler bu olayı Norveç televizyonunun canlı yayınından takip ettik. Bu sırada CNN TÜRK’te penguen belgeseli yayınlanıyordu. Sabah uyanınca yapılacak işlerin sıralaması değişti. Önce Twitter’a bakmak, ardından BBC,Al Jazeera ve CNN International’ı açmak, The Guardian, New York Times okumak… Bahaneyle İngilizce pratiğimiz arttı.

         Pazar günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Show Tv, Habertürk ortak yayınında Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı. Anladık ki Başbakan kanallardan reklamlarını çeken aracı kurumlara (Medya planlama ajanslarını kastetti sanırım) kızgındı. O kurumları tespit ettiklerini ve bu yaptıklarının bedelini ağır ödeyeceklerini söyledi.

         Ertesi gün aracı kurumlar yerine doğrudan reklamlarını çeken firmaları hedef aldı. “Bugüne kadar bizim sayemizde buralara geldiler. Bu ne nankörlük.” demeye getirdi. ”Reklam iptali ideolojik ambargodur” diye de ekledi. Başbakan’a göre firmalar reklam verme konusunda özgür değiller. Başbakan’ın bu açıklamalarına en net cevap Reklamcılar Derneği Genel Müdürü Ayşegül Molu’dan geldi: “Reklam satış amaçlı bir ticari faaliyettir. Reklam toplumsal huzursuzluk karşısında, bırakın işe yaramak, ters tepen bir silah haline gelir. Markalar toplumsal duyarlılıklara sırt dönemez, rol çalamaz. Bu iletişimin evrensel doğrusu, a-b-c’sidir. Küresel markaların irrasyonel yatırım yapacaklarını, önemsedikleri bir pazar olan Türkiye’de varlıklarını tehlikeye atacak bir tutumda olacaklarını hiç sanmam. Medya, etkinlik gibi tüm faaliyetler bu nedenle, şimdilik, yavaşlamakta…”

         Taraf Gazetesi’nden Oğuz Karamuk ise “Millet can derdindeyken reklam yapmak etik değildir” derken Reklamcılık Vakfı Başkanı Haluk Sicimoğlu tepkisini Twitter’da dile getirdi. Takip edebildiğim kadarıyla hemen hemen tüm reklamcılar yine Twitter üzerinden Başbakan’a tepkili mesajlar verdiler. Haftasonu Akaretler’de yaşanan çatışmalar sırasında yaralanan direnişçiler için Alametifarika kapılarını açtı. Pazartesi sabahı Maslak’taki Doğuş Power Center’ın önünde NTV’yi ve Doğuş Grubunu protesto etmek için biriken kalabalıkta azımsanmayacak kadar reklamcı vardı.

         Reklamcı yaratıcılığına en yakışan etkinlik ise TBWA çalışanları tarafından yapıldı. Doğuş Grubuna ait olan Nusr-et Steakhouse’ın önünde toplanan ajans çalışanları tepki amacıyla mangal yaktılar. Doğuş Grup Başkanına “Mangala gel Ferit” diye seslenen ajans çalışanları etkinliklerini sosyal medyada #direnantrikot etiketiyle paylaştı.

         Başbakan’ın tehditlerine karşı reklam camiasının aldığı tavır beni mutlu etti ve gururlandırdı. Yıllardır reklamcılar için söylenen kapitalist, jakoben, paragöz gibi yaftalar da böylece bir kez daha gözden geçirilecek. Demek ki her şey para, sermaye değilmiş demokrasi ve özgürlükten güzeli yokmuş!