24 Mayıs 2012 Perşembe

ALTI ÇAY, ÜSTÜ REKABET







          Alt tarafı çay deyip geçmemek lazım. Son 3 yılda çift haneli büyüme gösteren çay pazarı, yabancı yatırımcıların büyük ilgisini çekiyor. Yılda kişi başına 250 bardak çay tüketimiyle dünya sıralamasında birinciliğe ulaşan Türkiye'de her gün toplam 245 milyon bardak çay tüketiliyor. Dünya çay pazarının büyüklüğü 18 milyar $, Türkiye çay pazarının büyüklüğü ise 2.25 milyar TL. Bu da Dünya üretiminin % 6'sı anlamına geliyor. Ayrıca Türkiye, yıllık  250 kilogram, günlük ise 3.5 bardak kişi başı tüketimle, dünyada son iki yılda İrlanda ve İngiltere'yi geride bırakarak birinci sırada yer alıyor.




        Bu veriler ışığında diyebiliriz ki, Türkiye için çay çok daha farklı anlamlara sahip. Dünya ile rekabette bu kadar iyi bir konuma gelmemizdeki en büyük etkenlerden biri kuşkusuz yıllar önce Çaykur'un tekelinin kırılmış olmasıdır. Artık raflarda pek çok büyük çay markası bizleri karşılıyor. Raflardaki bu rekabet, uzun yıllardır reklamlarda da mevcut. Fakat, son bir haftadır Türkiye'nin en büyük çay markalarının aynı anda reklam kampanyası başlatması ilgimi çekti.

      Öncelikle bir iktisadi devlet teşekkülü olan ve Türkiye'deki her eve mutlaka bir kez girmişliği olduğunu düşündüğüm Çaykur'dan başlayalım. Reklamın yıldızı Müslüm Gürses ve dublörü Nazif Uğur Tan. (Böylece Müslüm Gürses'in de bir dublörünün olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz) M.A.R.K.A. reklam ajansı tarafından hazırlanan reklamda Çaykur'un bütün çayların atası olduğu vurgulanmış. Müslüm Gürses'in dublörü berbat bir sesle Çaykur jingle'ını okurken, Müslüm Baba onu susturup jingle'ı kendisi okuyor. Karşısındaki mest olmuş kalabalıktan öne çıkan genç bir çaycı "Hiç benzeri gerçeğinin yerini tutar mı baba?" diyor. Müslüm Baba da "Başka çaylarla karıştırmayın. Türkiye'nin gerçek çayı budur" diyor. Bence vermek istediği mesajı samimi ve basit bir şekilde veren, anlamlı bir reklam.



      Bir diğer reklamımız, Kendi Ajansı'nın Ofçay için hazırladığı reklam. Reklamda, Türk Sinemasının unutulmaz yıldızlarından Kadir İnanır, Hazine adlı ürünü kullanarak karakterli çayın nasıl demlenmesi gerektiğini anlatıyor. Mutfakta, porselen çaydanlıkta özenle demlediği çayı içeride gün yapan kadınlara ikram ediyor. Gözümüzdeki Kadir İnanır imajı bir anda yerle bir oluyor. Bu yönüyle bizi şaşırtan ve dikkat çeken reklam bence fazlasını başaramıyor. Kadir İnanır'ın gün yapan kadınlara çay ikram etmesi bence gereksiz bir mizansen. Ancak aynı başarısızlık sloganda yok. Slogan güzel: Onlar çay, bu Ofçay...



     
      


Gelelim bunların arasında benim en beğendiğim olan, Doğuş Çay'ın reklamlarına. Reklamın yönetmeni Sinan Çetin.. Burcu Kara, Doğa Rutkay ve Pelin Batu'nun Doğuş Çay'ın marka yüzü oldukları bu reklam kampanyasında Black Label serisinin geleneksel lezzetinin yanı sıra berraklığı, doğallığı ve farklılığı vurgulanıyor. Durusu'da doğayla iç içe gerçekleştirilmiş olan çekimlerdeki keyifli atmosfer; Burcu Kara, Doğa Rutkay ve Pelin Batu'nun çaylarını yudumlarken kameralara yansıyan pozitif enerji dolu duruşlarıyla birleşince bence ortaya harika bir reklam serisi çıkmış.. "Bu doğallık, bu özgünlük ve bu güzellik tamamen Doğuş'tan" şeklindeki zekice bir sloganla sonlanan reklam filmlerinin reklam ajansı ise Happy Mondays.












20 Mayıs 2012 Pazar

IKEA TÜRK ERKEĞİNİ UZAYA ÇIKARDI



        İsveç'li perakende mobilya mağazaları zinciri İkea, Avrupa'nın en büyük mobilya üreticisi olmasına rağmen, sade, temiz İskandinav dizaynını yansıttığı mağazalarıyla meşhur olmuştur. Dünyanın pek çok ülkesinde şubesi bulunan İkea, İskandinav kimliğini hiç bir zaman gizlememiştir. İkea'larda İsveç çikolatası, şekerlemeleri vs. bile satılır. Hatta İsveç köftesi bile artık modern Türk insanının lezzet menüsüne girmiştir. (Güzelim İzmir Köfte'nin yerini tutar mı o ayrı mesele)


        2005 yılında ilk şubesini İstanbul Ümraniye'de açan İkea, o günden bugüne başarılı pazarlama iletişimi çalışmalarıyla Türk insanının aklında yer etmeyi başarmıştır. İkea'nın başarısı, Koçtaş ve Praktiker'i çok zorlamıştır. Ancak Tekzen gibi yerli bir markanın gelişmesine de katkıda bulunmuştur.


        Şu anda reklam çalışmalarını TBWA İSTANBUL ile sürdüren İkea, son günlerde güzel bir reklam ile karşımızda. Kadın ve erkek iç görülerinin ayrımını baz alan filmde kadın ve erkeğin alışveriş alışkanlık ve görüşlerindeki temel farklılık anlatılıyor. Kadınların detaylara olan ilgisi, erkeklerin ise bu konudaki fikirsiz kalışı komik bir mizansenle ekrana taşınıyor. Reklamda, İkea mağazasında alışveriş yapan bir çift görülüyor. Muhtemelen saatlerdir devam eden alışveriş serüveninin sonrasında yaşanan bu sahnede, kadın kocasına bir oda örneği gösteriyor "işte ben sana bu odayı diyordum" diyerek (sanki adam o dediğini hatırlıyormuş gibi) Kocasına nasıl bulduğunu soruyor, adam da her zamanki gibi "güzel" demekle yetiniyor. Biliyor ki, gerçek görüşünü söylese, daha onlarca örnek bakılacak. Ancak adamın bu taktiği de işe yaramıyor. Kadın, "öteki oda mı daha güzel bu mu daha güzel" şeklinde bir kontrada bulunuyor. Peki bu sırada adam nerede? Uzayın derinliklerinde.


        İster mobilya, ister kıyafet, ister yiyecek olsun her türlü alışverişe uyarlanabilecek bu sahneyi sahiplenerek İkea çok akıllıca bir iş yapmış. Yönetmenliğini Fatih Kızılgök'ün yaptığı, çekimleri bir gün süren reklam filminin prodüksiyon sürecini Otonomi üstlenmiş.




        Dip not: Reklamdaki erkek karakter ile TBWA Stratejik Planlama Ajan Başkan Yardımcısının ismi aynı: Toygun.









KÜNYE:
  • Reklamveren: IKEA
  • Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL
  • Kreatif Grup Ajans Başkan Yardımcısı: İlkay Gürpınar
  • Kreatif Direktör: Volkan Karakaşoğlu
  • Yaratıcı Ekip: Zeynep Karakaşoğlu, Zeynep Orbay
  • Marka Grubu Ajans Başkan Yardımcısı: Burcu Özdemir Kayımtu
  • Marka Direktörü: Ayşe Şenünver
  • Marka Yöneticisi: Melis İnceer
  • Marka Temsilcisi: Ece Güçük / Ceren Aşkın
  • Stratejik Planlama Ajans Başkan Yardımcısı: Toygun Yılmazer
  • Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik
  • Stratejik Planlama: Nisan Danışman
  • Ajans Prodüktörü: Ceyda Kayaçetin
  • Ajans Prodüksiyon Asistanı: Alev Cihan

10 Mayıs 2012 Perşembe

ERİMESİ Mİ GEREKİYORDU ACABA?




         Daikin, temelleri 1924 yılında Japonya'da atılan daha çok klimalarıyla ünlü olmuş ama kimya, taşımacılık, yarı iletkenler ve satış sonrası servis konularında da hizmet veren bir şirkettir. 


         Daikin, dünyanın en kaliteli ve pahalı klimalarını üretir desek herhalde abartı olmaz. Kusursuz Japon tenolojisinin en güzel örneklerinden biri olan Daikin, 2011’de Türkiye’nin iklimlendirme sektörünün büyüyen isimlerinden Airfel’i satın alarak Afrika, Orta Doğu ve Asya pazarları için önemli bir üs elde etmiştir. 


         Daikin, Türkiye pazarına bu şekilde girince çok doğal olarak bir lansman kampanyası yapma gereği duymuş. Bunun için de Alametifarika reklam ajansıyla anlaşmış.


         Bir teaser şeklinde olan ilk reklamı, Ivana Sert'li reklam takip etti. Tahmin ediyorum ki devamı da gelecek.


         Reklam serisinin ana karakteri kürk giymiş Eskimo'ları andıran sevimli bir Japon. Kucağında klima, helikopterle Japonya'dan Türkiye'ye geliyor, acar bir muhabir de onunla röportaj yapıyor. Bizim Eskimo, muhabirin sorduğu her soruya "Daikin" şeklinde cevap veriyor! Bu reklamın mizahı, teaser olması açısından değerlendirildiğinde hoş karşılanabilir. Peki ya ikinci reklam...






        Serdar Erener, reklamda ünlü kullanımının faydalarına maksimum düzeyde inanan bir reklamcı. Kendisinin ve ajansının bu tarzı artık bilinen bir gerçek. Ama bazen işin şirazesi kaçabiliyor sanki. Tıpkı Pepsi-Bülent Ersoy örneğinde olduğu gibi, Daikin örneğinde de Ivana Sert ne kadar doğru bir tercih? Sadece fiziksel görüntüsü ve aşklarıyla ön plana çıkmış, toplumun büyük bir kesimi tarafından antipatik bulunan Ivana Sert (reklamda kendisiyle açıkça dalga geçilse bile) dünyanın 1 numaralı klima üreticisine  yakışıyor mu? Üstelik bu kadar sexist bir şekilde kullanılması tam bir saçmalık. Dünyanın en kaliteli Klima markasının Ivana Sert'in bacaklarına mı ihtiyacı var!








       Son olarak reklamda gördüğüm iki mantık hatasına değinmek istiyorum. Sırf daha sempatik olması için klimayı getiren Japon'a Grönland'ta giyilen kürklerden giydirmişler. Bu da demek oluyor ki, kendisi soğuk bir iklimden geliyor. Peki soğuk bir iklimden gelen biri neden soğuk üfleyen bir klima üretsin?


      İkinci mantık hatası şudur ki; iyi klima en çok soğutan klima değildir. İyi klima, ideal nem oranını sağlayarak en iyi havayı yaratan klimadır. Bunu dünyada en iyi yapan da Daikin'dir. Bu sayede dünyanın en iyi klima markası olmuştur. Ayarsızca soğutma (dondurmayı dile yapıştıracak kadar) adi Çin malı klimaların yapacağı iştir.




     Dip not: Reklamın jingle'ı yine, yeni ve yeniden Nil Karaibrahimgil'e ait.