29 Mart 2013 Cuma

AÇ KAPA AÇ KAPA AÇ KAPA


         80’ler… Türk reklamcılığının belki de en keyifli dönemi. Eli Acıman’ın Manajans’ı altın çağını yaşıyor. Tek kanallı dönemde milyonları ekrana kilitleyen reklamlar yayınlanıyor. İnsanlar hem mecburiyetten hem de gerçekten beğendiklerinden bir sinema filmi dikkatiyle izliyorlar reklamları. İşte o yıllarda Manajans, Türk reklam sektöründe iz bırakacak bir reklam kampanyasına başlıyor. Artema için Şener Şen’in rol aldığı, Yavuz Turgul’un yönetmenliğini üstlendiği reklamlar çekiliyor. Artema’nın dayanıklılığını ve diğer armatürlerden farkını anlatan reklamlar tüketici tarafından çok beğeniliyor. “Aç kapa Artema”, “Taktım bu Artema’ya” gibi cümleler ise kısa sürede dillere pelesenk oluyor. Basit bir fikir, tek bir oyuncu ve tek bir sahne planıyla bile nasıl kendini gösterir; işte en güzel örnek. Tabi bu başarıda markanın katkısı da yadsınamaz. 




         Engin Günaydın… 80’li yıllardaki Şener Şen’in günümüzdeki muadili kim olabilir diye düşününce çoğumuzun aklına gelebilecek ilk isim. TBWA İstanbul da böyle düşünmüş ve Artema’nın yeni reklam kampanyasında onu kullanmış. Ufak detaylar dışında senaryo ve konsept hemen hemen aynı. Artema, Engin’e çok cazip ve bol sıfırlı bir teklif yapıyor. Eğer Artema’yı bozarsa paralar Engin’in olacak. Geçen hafta teaser’ını izlediğimiz kampanyanın ilk filmi dün yayınlandı. Ben çok beğendim. “Kolaya kaçılmış. Aynı fikir o kadar yıl sonra yeniden kullanılmış” eleştirilerine katılmıyorum. İyi fikir 100 yıl da geçse iyi fikirdir. Tabi marka bu fikre yakıştığı sürece! Zamanın ruhuyla bir takım değişiklikler olur ama büyük fikir tüm heybetiyle durur. 






         Marka, fikre hala çok yakışıyor. Artema, Avrupa standartlarının üzerinde bir kaliteye sahip. Üstelik bu kalite, onaylı. Sadece açma kapama olayında başarılı değiller. NASA'nın, uzay araçlarını dış etkilerden korumak amacıyla kullandığı PVD (physical vapor deposition) teknolojisini uygulayarak ürünlerinde daha dayanıklı yüzeyler oluşturuyorlar. Artema, "Chrommax" adını verdiği bu teknolojiyle ömür boyu kaplama garantisi sunuyor. Vitra-Artema’nın Bozüyük’teki tesisleri sanayimiz için tam bir nazar boncuğu. Burası dünya’nın tek çatı altında toplanan en büyük seramik sağlık gereci üretim tesisi. Bu fabrikada yılda 5 milyon adet seramik sağlık gereci, 2.5 milyon adet armatür, 3 milyon adet banyo aksesuarı üretiliyor. Bu ürünler 5 kıtada 50 ülkeye ihraç ediliyor. 



         Ne diyelim. Kolay gelsin Engin!.. 














     

   

19 Mart 2013 Salı

O SÜT BEĞENİLECEK


         Geçen sene yüz yüze sohbet etme fırsatı bulduğum Moova Genel Müdürü Olcay Sunucu, Moova markasına yaptıkları yatırımları, Türkiye’nin en kaliteli sütünü ürettiklerini gözleri parıldayarak anlatmıştı. Gerçek bir başarı hikâyesiydi. Çok etkilenmiştim. Moova’nın lansman kampanyası yaptığı zamanlardı ve Moova reklamları sağlam bir GRP desteğiyle tüketiciye sunulmuştu. Benim asıl merak ettiğim, en doğal süt ürünlerini üretmek mottosuyla yola çıkan markanın reklamlarında neden gerçek (kanlı, canlı) insanlar ve hayvanlar yerine animasyon karakterlerin olduğuydu. Olcay Bey; reklam ajansıyla (Rafineri) bu kararı birlikte aldıklarını ve bundan pişmanlık duymadıklarını ancak bundan sonraki reklamlarda gerçek karakterler görebileceğimizi söylemişti. 

         O reklamlar gelmeye başladı. Son günlerde birçoğumuzu gülümseten Moova’nın “Anne görüşü” temalı reklamları gerçek insanlar barındırıyor. Yılların “o tabak bitecek”, “hava çok fena, sıkı giyin” geyikleri alınmış, iç görü olarak kullanılmış. Sempatik mi? Kesinlikle evet! Peki bu esprinin markayla kurduğu bağ zorlama mı? İlk bakışta öyle gelebilir. Ne yani “Moova da sütlerini böyle takıntılı bir şekilde mi üretiyor? Daha sağlıklı olsun diye laktoza mı abanıyor?” şeklinde düşündürebilir. Ancak hedef kitle kentli anneler. Moova, Pınar’ı bu alanda tahtından etmeye kararlı. Çocuğuna yeterince zaman ayıramadığını düşünen, bu yüzden de ilgisini abartan yeni nesil kentli anneler, reklamda gördükleri yansımalarıyla Moova’ya yaklaşacaklar. Moova, onların halinden anlayacak! 

         Ayrıca “Moova. İyi olması çok doğal” gibi harika bir sloganları varken, “Moova. Türkiye’nin ilk ve tek mükemmel ötesi* sütü” gibi zorlama, uzun ve akılda kalması zor bir slogana geçmelerinin tek açıklaması, ürünlerine duydukları aşırı güven olabilir diye düşünüyorum. O kadar iyi ürünleri var ki -bence de- herkesin bunu bilmesini, kabul etmesini istiyorlar. Umarım başarırlar… 

         *Ajansa not: Reklamın sonunda “mükemmelötesi” yazmışsınız ama doğrusunun “mükemmel ötesi” olduğuna dair kuşkularım var!








         

         Reklamların Künyesi:

         Reklamveren: Moova Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.

         Marka: Moova Süt

         Ajans: Manajans JWT


         Yaratıcı Ekip: Tuğbay Bilbay, Gürkan Çanakcı, Baran Güneş, Öykü Karahan, Barış Özdemir, Duygu Özcan, Erdem Güler

        Müşteri İlişkileri: Fulya Özarı, Nathalie Samur, Güneş Cansever, Nihan Özkan

        Stratejik Planlama: Hakan Demir, Suphi Sarıgöllü

        Ajans Prodüksiyon: Şafak Serter, Ahmet Bayık

        Prodüksiyon Şirketi: SPARK

        Prodüktörler: Tamer Üner, Barış Çakmak

        Yönetmen: Erol Özlevi


12 Mart 2013 Salı

TURKCELL'LİOĞULLARI DURAKLAMA DÖNEMİ







        

         Her şey ne güzel başlamıştı. Adeta Hollywood filmi tadında hazırlanmış bir trailer hepimizi büyüledi. Belli ki paraya kıyılmıştı. Ekip de sağlam görünüyordu. İşler Güçler dizisinin tavan yapmış popülerliğinin yavaş yavaş düşmeye başladığı bir döneme denk gelmişti ama olsundu. “Üç cihanda dört çeken beylik” şeklinde şahane bir sloganı vardı. Üstelik, herkesin ilk etapta aklına geldiği gibi Alametifarika tarafından değil Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi tarafından yapılıyordu. Şahaneydi! Sonra esas reklamlar parça parça yayınlanmaya başlandı. Gördük ki, son dönemde oldukça popüler hale gelen Osmanlı temasının kaymağı yenmek istenmişti.

         Turkcell’lioğullarının günümüzden tahminen 500 yıl önce yaşayan bir beylik olduğuna ve bu beyliğin iletişim teknolojisi konusunda aşmış olduğuna inanmamız istenmiş. Haberci güvercin geliyor, onu tekrar uçuruyorlar böylece retweet yapmış oluyorlar. Beyliğin Bey’i tahtında otururken elindeki tablette Fruit Ninja oynuyor vs.

         Tüm bu olaylar plato olduğunu çok bariz anladığımız kasvetli, sıkıcı bir alanda geçiyor. Sanat yönetimi zayıf. Tabi ki bu doğrudan bütçeyle alakalı bir durum. Biz de Muhteşem Yüzyıl çıtasında bir iş beklemiyoruz elbette ama en azından ona yaklaşmalıydı.

         Tamamen mizah üzerine inşa edilmiş böyle bir reklam serisinden insan daha güçlü espriler bekliyor. Günlük hayatta hepimizin kullanacağı orijinallikte espriler… Maalesef bu konuda da sıkıntı göze çarpıyor. İşler Güçler’in eski popülerliğinin kalmaması da büyük handikap. Bugün basında yer alan bazı haberlere göre dizinin yakın zamanda yayından kaldırılacağı tahmin ediliyor.

         Zaten İşler Güçler’in kendine has, herkesin kolay kolay anlamayacağı bir mizah anlayışı var. İzleyici kitlesi de daha çok üniversite öğrencileri ve AB grubu. Peki bu yapıdaki bir dizinin oyuncularını, her kesime hitap etmesi gereken bu yüzden Şahan Gökbakar’la C, D grubunu tavlamaya çalışan Turkcell için kullanmak ne kadar mantıklı? Belki de ben yanılıyorumdur. Belki de ellerinde gerçek araştırmalar vardır. Belki de post-test sonuçları çok başarılı çıkmıştır. Olabilir tabi.

         Eminim yazar ekibi ajansta çok eğleniyordur fakat reklam eğlenmek için yapılmaz diye öğretildi bize. Tüketici eğleniyorsa ne güzel ama reklamcı eğleniyorsa durum yaş. Bence bu kampanya duraklama dönemine girmiştir. Üzerinde yapılacak bir takım oynamalarla, sosyal medyaya daha fazla ağırlık vermekle, daha güçlü bir medya planlamasıyla biraz gelişme gösterebilir ama sanki Beylik her an çökebilir.

         Not 1: Bir de rakiplerle alay etme alışkanlığı olan telekominikasyon sektöründe rakiplerine çok güzel bir fırsat sunmuş Turkcell. Mesela İngiltere merkezli Vodafone şimdi çıkıp “Üzerinde güneş batmayan Vodafone İmparatorluğu” reklamı yapsa ne olur? Vodafone tabi ki böyle bir şeyle uğraşmaz…

         Not 2: Yazık ettin kendine be üstat (Cahit Berkay) ! Değer miydi bunun için yılların imajına halel getirmeye…

6 Mart 2013 Çarşamba

KUTUP AYILARINI “TIK”LAR KURTARACAK


         Kutup ayılarının doğal yaşam bölgesi olan Kuzey Kutbunda maalesef sadece 25.000 kutup ayısı kaldı. Yine maalesef uzmanlar; 2050 yılında bu rakamın 3’te 1’i kadar kutup ayısı görürsek sevinmemiz gerektiğini söylüyorlar. İklim değişikliği kutup ayılarının hayatlarını ciddi anlamda tehlikeye sokmakta. Kuzey Kutbundaki buzullar hızla eriyor. Sadece geçen yıl neredeyse Türkiye büyüklüğünde buzul erimiş ki bu rakam 2007’den beri görülen en düşük seviye!

         İklim değişikliğinin yol açtığı buzul erimesine dikkat çekmek ve bu konuda yapılacak çalışmalar için bağışları artırmak isteyen WWF, BBDO Moskova ile anlaşmış ve ortaya harika bir iş çıkmış. http://allforbear.com adında bir web sitesi kurulmuş. Sitede interaktif bir oyun yer almakta. Bu oyun çok basit. Sitede kutup ayılarının doğal yaşam alanı yani kutup bölgesi görülüyor. Oranı hızla azalmakta olan buzulların üstünde binlerce kutup ayısı… Siteye girip eriyen buzulların yerini alan denizin tekrar buz tutmasına yardımcı oluyorsunuz. (Her yer eşit kare parçalara bölündüğü için gayet kolay oluyor.) Bunu yapmanın yolu ise buz tutturmak istediğiniz alana tıklamak ve bunu sosyal medya hesabınızda (Facebook, Twitter) paylaşmak. WWF, bu sayede pek çok insanın siteyi ziyaret edip bu sorunla yüzleşmelerini sağlayarak iklim ve çevre araştırmaları ile yasak avlanmayı önleme gibi faaliyetler için daha fazla bağış toplamayı amaçlıyor. 







         Kampanya için hazırlanan basın ilanı ise basit ve zeki yaratıcılık anlayışının nadide bir örneğini sunuyor. Koskoca bir kampanya tek bir görselle anlatılır mı? Böyle yapılırsa anlatılır!



         Bu duyarlı çalışmasından dolayı WWF’yi ve bu çalışmayı geniş kitlelere duyuracak iletişim çalışmasını gayet başarıyla uygulayan BBDO Moskova’yı kutluyorum.