5 Mart 2014 Çarşamba

Çorbalar "Pişti"

Market raflarındaki ürünlerin ambalajlarını incelemek, arkasındaki yazıları okumak öğrenciyken hobimdi, şimdi işim gereği yapıyorum bunu. İçinde envai çeşit katkı maddesi olan ürünlerin ‘içindekiler’ kısmı karınca duası fontuyla yazılır dikkat ederseniz. Özellikle buradan ismini verip rencide etmek istemediğim Türkiye’nin en büyük iki çikolata&bisküvi markası bunu alışkanlık haline getirdi iyice.

Hazır çorba markaları uzun süredir ambalajlarında “hiçbir koruyucu katkı maddesi içermez” ibaresini oldukça cüretkarca kullanıyor. Çorbayı bir şifa maddesi olarak gören halkımız ise buna henüz tam ikna olamamış durumda. Her şeyin en doğalının kullanılması gerektiği güzelim çorbalar katkı maddesi olmadan market raflarında aylarca bozulmadan nasıl durabilir ki? Eminim bu endişe düzenli olarak yapılan tüketici araştırmalarında ve focus grup çalışmalarında çok belirgin bir şekilde su yüzüne çıkmaya başladı.

Knorr son reklamında bu endişeleri gidermek için Kadıköy meydanına ‘şeffaf’ bir mutfak kurmuş. İçindeki Knorr aşçısı, kendisine soru soran meraklı kadınlara Knorr çorbalarının hiçbir katkı maddesi olmadan nasıl hazırlandığını anlatıyor. Kadınlar da ikna olmuş bir vaziyette mutfaktan ayrılıyor.

Geçen akşam TV’de Bizim Çorba reklamını görünce şaşırdım. İçgörü aynı, senaryo benzer, uzmana onaylatma taktiği aynı. Dr. Yasemin Bradley, rastgele bir eve girip Bizim Çorbanın ne kadar doğal olduğunu, katkı maddesiz olduğunu anlatıyor. “Sizin mutfağınızda ne varsa bizim mutfağımızda da o var” sloganıyla reklam sona eriyor.

Knorr aşçı kullanıyor, Bizim Çorba ise doktor. Anlatmaya çalıştıkları şey aynı. “Şu çorbaların doğal olduğuna inanın artık” der gibiler. İnansak mı?..